Paul Romer ve Nobel Kazandıran Teorisi

07/04/2020
Berfin Ateş

Yeni ekonomi, yeni çıkan teknolojilerin süregelen ekonomiye etkisini de tarif eden bir deyimdir. Büyüme teorilerinin amacı ise, bir ülke içindeki büyüme oranını belirleyen faktörleri, ülkeler arasındaki kişi başına düşen geliri ve büyüme oranı farklılıklarının sebeplerini açıklamaktır.

Hayatımızın hemen hemen her alanında olduğu gibi, insanlığı en çok etkileyen konulardan biri olan ekonomide de teknolojinin getirdikleri ve değiştirdikleri bariz bir şekilde ortadadır. Artık birkaç denkleme bakarak net fikirler elde etmemiz neredeyse imkânsız. Teknolojinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi ile ilgili ünlü ekonomist Paul Romer’in söylediklerine baktığımızda bunu daha rahat görebiliriz: “Ders kitaplarında göremezsiniz ama araştırmacı profesyoneller için artık büyük bir arz eğrisi ve talep eğrisi kullanarak toplam ekonomi hakkında düşünemeyeceğimiz açıktır.” (Snowdon ve Vane, 2012, s.595) Özetle, ekonomik büyümeyi teknolojik gelişmeleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmek daha kesin sonuçlar elde etmemizi sağlayacaktır.

Paul Romer Kimdir?

1955 yılında Denver, Colorado’da doğan Paul Romer Lisansını (Matematik) ve Doktorasını (Ekonomi) Chicago Üniversitesi’nde aldıktan sonra; Rochester Üniversitesi Yardımcı Doçentlik, Chicago Üniversitesi’nde Profesörlük, California Üniversitesi’nde Profesörlük ve Stanford Üniversitesi’nde İşletme Lisansüstü Öğretim Enstitüsü’nde Profesörlük yapmıştır. Güncel olarak New York Üniversitesi’nde Profesörlük yapmaktadır. Ayrıca,

  • MIT’de iki yıl görev yapmıştır.
  • Yeni Geliştirme Teorisi önde gelen oluşturucusudur. (Bu çalışmanın ana kısmı, servet oluşturmanın dinamikleri hakkında yönetim düşüncesi ve işletme ile ilgili iyi bir temel sağlar.)
  • 1997’de Time Dergisince Amerika’nın en nüfuzlu 25 insanından biri seçilmiştir.
  • Amerikan Sanat ve Bilim Akademisinin üyesidir.
  • Ekonomi Topluluğu üyesidir.
  • Amerika Ekonomi Derneği İcra Kurulu Üyesidir.
  • Davranış Bilimleri ile ilgili Gelişmiş Çalışmalar Merkezi üyesidir.
  • 2002’de Horst Claus Recktenwald Ekonomi Ödülünü almıştır.
  • 2015 yılında John R. Commons Ödülünü almıştır.
  • Şili’nin “iş yapma kolaylığı” sıralamasında olası siyasi manipülasyon iddiasından kaynaklanan tartışmaların ardından Ocak 2018’de istifa edene kadar Dünya Bankası Baş Ekonomisti ve Kıdemli Başkan Yardımcısı idi.
  • Romer, 2018 Ekonomi Nobel Ödülü’nü William Nordhaus ile paylaşmıştır.

Romer’in Ekonomi Nobel Ödülünü Sayesinde Kazandığı Endojen (İçsel) Büyüme Teorisi ve Solow Büyüme Modeli

1950’lerde Robert Solow tarafından bulunmuş olan Neoklasik Büyüme Teorisi, büyüme teorilerini açıklamak adına yapılmış önemli çalışmalardan biridir. Bu büyüme modeli dört değişken üzerine yoğunlaşmaktadır: çıktı, fiziksel sermaye, iş gücü-bilgi ya da iş gücü etkinliği ve t anında üretim fonksiyonu. Daha sonra, 1990 yılında, Endojen Büyüme Teorisi, Solow’un çalışmalarının yanında yeni ekonomi etkenini de hesaba katarak Paul Romer tarafından bulunmuştur.

Solow’un 1987’de Ekonomi Nobel Ödülünü alan Neo-klasik Büyüme Modelinde uzun vadeli ekonomik büyüme ele alınmıştır. Uzun periyotta incelenen ekonomik büyümeyi sermaye birikimi, emek veya nüfus artışı ve verimlilik artışlarına bakarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu modelde ekonomide homojen tek bir mal üretildiği varsayılarak, ekonomi dışa kapalı olarak kabul edilmiştir. Emek ve sermaye için azalan verimler yasası geçerli olarak kabul edilmiştir. Solow modelinde teknolojinin dışsal bir etken olarak ele alınması gibi Romer’in teorisinden birtakım farklılıkları vardır.

Paul Romer’in teknolojik değişimin ekonomik teşviklere yanıt veren araştırmacılar ve girişimcilerin çabalarının sonucu olduğunu vurgulayan İçsel Büyüme Modelinde ise Neo-klasik Büyüme Teorilerinin aksine, teknolojiyi modelin dışında değil, içinde belirlemekte ve aynı şekilde sermayenin artan getirisinin olduğunu vurgulamaktadır (Parker, 2014:2).

Paul Romer vermiş olduğu bir röportajında şunları söylemiştir, “Ekonomik büyümenin yalnızca üretimde kullanılan emek ve sermaye stokundaki ağırlıklı artışlarla açıklanamayacağı açıktır. Gerçek hayatta gözlenmesi mümkün olmayan şeylerin ekonomik büyümeyi önemli ölçekte etkilediği söylenebilir. Bunların başında ise teknoloji gelir.” (Snowdon ve Vane, 2012, s.596). Teknoloji aynı emek miktarı ve sermaye stoku ile daha fazla üretim yapılmasını sağlar. Bu teoride inovasyonun, ürünlere yeni ancak geliştirilmiş değerlerin ilave edilmesiyle verimlilik artışına neden olacağı ifade edilmektedir. Bir diğer ifadeyle üretkenlik ve verimlilik artışı, sadece yenilik ile değil; aynı zamanda nispeten daha gelişmiş yeniliklerle mümkün olacaktır. (Yönetim ve Ekonomi (2018) 477-499).

Romer’den önce, Solow’dan sonra ekonomik büyüme üzerine birçok çalışma yapılmıştır (örneğin AK modeli) fakat Romer’in teorisi Nobel alacak kadar önemli ve etkileyici bulunmuştur. Sanıyorum ki bunun sebebi, Vitasek’in de dediği gibi, Romer’in yeni fikirleri ve uzun vadeli büyümeyi teşvik eden düzenlemelere ve politikalara yönelik önemli araştırmalar yapan; ekonomiyi, hükümet politikalarıyla birlikte herkes için teknolojik yenilikler geliştirebilecek ve teşvik edebilecek dev bir “inovasyon keşif makinesi” olması. Özetle, beşeri sermayeye, inovasyona ve bilgiye yatırımın ekonomik büyümeye önemli katkılar sağlamış olduğunu saptamış olmasıdır.

The following two tabs change content below.

Berfin Ateş

Araştırma Stajyeri - Yeni Ekonomi Derneği
Kadir Has Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisidir.

Son Gönderiler: Berfin Ateş (Tümünü Gör)

YORUM YAPILMADI

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir